Değerli Yalovalılar, kıymetli okuyucular…
Bir şehir… kendi kendine büyümez.
Yollarla büyümez, binalarla büyümez, tabelalarla hiç büyümez.
Bir şehrin geleceğini kuran;
o şehrin insanıdır, gençleridir, emeği ve ruhudur.
Bazen unutuyoruz ama bir şehrin asıl büyüklüğü nüfusuyla değil, aidiyet duyan insanlarının sayısıyla ölçülür.
Burada konuştuğumuz şey yalnızca,
“Yalova nasıl daha güzel olur?” sorusu değil.
Asıl mesele şu:
Bu şehrin ruhunu kim taşıyacak?
Bu toprağın hikâyesini kim geleceğe aktaracak?
Yirmi yıldır gençlerin içinde, onların gündemini, beklentilerini, kırılmalarını birebir gözlemleyen bir yurt müdürü olarak söylemek zorundayım:
Gençlerimiz bu şehri seviyor, ama yeterince tanımıyor.
Değerlerini duymuyorlar…
Kültürüne, geçmişine, hikâyesine temas etmiyorlar…
Ve bu onların hatası değil.
Çünkü onlara gösterilmedi.
Çünkü anlatılmadı.
Çünkü temas ettirilmedi.
Oysa hepimiz biliyoruz ki:
Bir genç yaşadığı şehri tanırsa, sorumluluk
duyar.
Sorumluluk duyarsa sahiplenir.
Sahiplenirse, o şehrin gelişimine omuz verecek en güçlü unsur hâline gelir.
Gerçek eğitim yalnızca okul duvarları arasında
verilmez.
Ahlak, kültür, sorumluluk bilinci, aidiyet…
Bunların hepsi ailede, çevrede ve yaşadığı şehirle kurduğu bağda filizlenir.
Bir çocuğun memleketine olan sevgisi ne kadar güçlüyse,
o memleketin yarınları da o kadar sağlamdır.
Altını çizmek isterim ki;
Avrupa’da, Finlandiya’da, Almanya’da gençlerin karar alma süreçlerine dahil edildiği, şehri tanıması için tasarlanmış programlar yıllardır etkili şekilde uygulanıyor.
Bizde de zaman zaman çok başarılı gençlik hareketleri ortaya çıktı.
Demek ki mümkün.
Doğru rehberlik olduğunda gençlik bir şehri gerçekten bir adım ileri taşır.
Peki soru şu:
Biz bu yolu nasıl açacağız?
Önce biz bilinçleneceğiz.
Biz sahiplenmeye başlayacağız.
Biz sorumluluk alacağız.
Çünkü gençlere yön göstermezsek, sistemi baştan doğru kurmazsak…
Atalarımızın dediği gibi:
“Balık baştan kokar.”
Ve yine biliriz ki;
“Coğrafya kaderdir” derler.
Evet, doğrudur.
Ama kader; doğru eğitimle, güçlü aidiyetle ve sağlam bir kültürle yeniden yazılır.
Biz kendi evlatlarımıza bu şehrin ruhunu öğretmezsek;
bu topraklarda doğup büyüyen çocuklarımız bile kendi memleketine yabancılaşır.
İşte bugün asıl meselemiz tam da budur:
Biz, bu şehri bilen, anlayan, benimseyen, koruyan, sahiplenen bir gençlik yetiştirmek zorundayız.
Yalova küçük olabilir…
Ama bu şehrin potansiyeli, hikâyesi ve geleceği;
hepimizin sandığından çok daha büyüktür.
Ve o geleceği ancak birlikte kurabiliriz.
Çünkü unutmayalım:
Sen olmadan olmaz.
Ben olmadan tamamlanmaz.
Biz olmadan bir şehir ayağa kalkmaz.
Bu şehrin çaresi de biziz,
umudu da biziz,
yarını da biziz.
Sen… ben… biz…
Hep birlikte.