Dünyada hızla artan diyabet vakaları, sadece metabolik bir rahatsızlık değil; aynı zamanda görme kaybının da başlıca nedenlerinden biri. Uzmanlar, diyabetin en tehlikeli komplikasyonlarından biri olan “diyabetik retinopati”ye karşı erken teşhisin hayati önem taşıdığını vurguluyor.
Dünyada hızla artan diyabet vakaları, sadece metabolik bir rahatsızlık değil; aynı zamanda görme kaybının da başlıca nedenlerinden biri. Uzmanlar, diyabetin en tehlikeli komplikasyonlarından biri olan “diyabetik retinopati”ye karşı erken teşhisin hayati önem taşıdığını vurguluyor.
Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Arif Ülkü Yener, Dünya Şeker Tüketimine Dikkat Haftası (19-25 Eylül) dolayısıyla yaptığı açıklamada, diyabetin dünya genelinde yaygın bir halk sağlığı problemi haline geldiğini ifade etti.
Doç. Dr. Yener, yapılan araştırmalara göre dünyada şu anda yaklaşık 240 milyon diyabet hastası olduğunu, bu sayının 2030 yılına kadar 440 milyonu geçmesinin beklendiğini söyledi.
Halk arasında “şeker hastalığı” olarak bilinen diyabet, özellikle uzun süre kontrol altına alınmadığında ciddi göz problemlerine neden olabiliyor. En riskli komplikasyonlardan biri ise diyabetik retinopati.
Diyabetik retinopati, göz arkasındaki retina tabakasında yer alan damarlarda meydana gelen hasarlar sonucu oluşuyor. Damarlarda sızıntı, yeni damar oluşumu ve kanamalar meydana geliyor. Özellikle bu yeni damarlar, görme kaybının en önemli nedeni.
Doç. Dr. Yener, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Diyabete bağlı olarak göz arkasındaki damarlarda kan akımı azalır, damar yapısı bozulur. Yeni damar oluşumu ise retina yırtıkları ve göz içi kanamalara neden olabilir. Bu da kalıcı görme kaybı riskini artırır.”
Diyabet, Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki ana grupta inceleniyor. Tip 1 diyabet, genellikle genç yaşlarda başlarken, görme kaybı riski daha yüksektir.
Doç. Dr. Yener, bu konuda şu açıklamayı yaptı:
“Tip 1 diyabette, pankreasta insülin üreten hücreler yeterli insülin salgılayamaz. Bu nedenle diyabetik retinopatiye ve görme kaybına daha sık rastlanır. İyi bir kan şekeri kontrolü ile bu risk azaltılabilir.”
Diyabetik retinopati en sık 20 ila 70 yaş arası kişilerde görülüyor. Hastalığın süresi uzadıkça risk de artıyor. Yapılan çalışmalar, 20 yıl ve daha uzun süredir Tip 1 diyabetli olan kişilerin yüzde 90’ında, Tip 2 diyabetlilerin ise yüzde 60’ında diyabetik retinopati geliştiğini ortaya koyuyor.
Ayrıca, kandaki uzun vadeli şeker kontrolünü gösteren Hemoglobin A1C değeri yüksek olan bireylerde risk çok daha fazladır. Bu nedenle, düzenli ölçüm ve kontrol şart.
Diyabetik retinopati, hastalığın evresine göre farklı belirtilerle ortaya çıkabilir. Bu belirtiler şunlardır:
Çift görme, özellikle şekerin beyin sinirlerinde yarattığı tahribata bağlı olarak gelişebiliyor. Bu durum, acil müdahale gerektiren ciddi bir komplikasyondur.
Diyabetik retinopati erken teşhis edilirse, tedavi mümkündür. Gelişen teknoloji sayesinde uygulanabilen başlıca tedavi yöntemleri:
Bu tedavilerle yeni damar oluşumu engellenebilir, retina hasarı azaltılabilir ve görme kaybı durdurulabilir. Sarı nokta ödemi gibi durumlarda da enjeksiyonlar etkili sonuçlar vermektedir.
Doç. Dr. Yener, diyabetin yalnızca retina değil, gözün diğer bölümlerinde de ciddi komplikasyonlara yol açabileceği uyarısında bulundu:
Tüm bu hastalıklar, zamanında tespit edilip tedavi edilmezse kalıcı görme kaybına neden olabilir.
Uzmanlar, diyabet hastalarının göz kontrollerini aksatmaması gerektiğinin altını çiziyor. Retinopati saptanmamışsa yılda bir kez, retinopati gelişmişse ise hastalığın evresine göre 3 ila 4 ayda bir göz doktoruna görünmek gerekiyor.
Diyabetin göz sağlığı üzerindeki etkileri, yaşam kalitesini doğrudan etkileyen ciddi sonuçlara yol açabilir. Ancak erken teşhis, düzenli göz muayenesi ve doğru tedavi ile bu risklerin çoğu önlenebilir veya kontrol altına alınabilir.
Gözlerinizin sağlığı için; kan şekeri takibini aksatmayın, beslenmenize dikkat edin ve doktor kontrollerinizi ihmal etmeyin.