18 Mart
18 Mart

SOSYAL MEDYA İÇİN ÇEKİLEN BİR FOTOĞRAF, YARIN BIRAKACAĞIMIZ MİRASI KÜL EDEBİLİR

Yayınlama: 27.07.2025
A+
A-

Türkiye, her yaz döneminde orman yangınlarıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Ancak bu yıl yaşanan yangınlar hem sıklığı hem de etkilediği alanlar itibarıyla dikkat çekici bir noktaya ulaştı. Ülkemizin dört bir yanında çıkan yangınlar, sadece ağaçları değil, toplumun vicdanını da kavuruyor. Dün önce Karamürsel, ardından Bursa‘da çıkan yangınlar, kamuoyunda soru işaretlerine neden oldu. Zamanlamaları, coğrafi yayılımları ve ortaya çıkış şekilleri birçok kişiye göre tesadüften ibaret değil. Peki gerçekten birileri düğmeye mi bastı?

Türkiye’de çıkan orman yangınlarının arkasında organize sabotajlar mı var? Yoksa iklim krizinin bir sonucu olarak doğal afetlerle mi karşı karşıyayız?

Yangınlar Tesadüf mü, Sabotaj mı?

Orman yangınlarının sebepleri genel olarak üçe ayrılır: doğal sebepler (yıldırım gibi), ihmal (piknik ateşi, sigara izmariti), ve kasıtlı çıkarılan yangınlar (sabotaj). Özellikle aynı gün veya birbirine çok yakın zamanlarda farklı bölgelerde çıkan yangınlar, ister istemez “organize bir eylem mi?” sorusunu akıllara getiriyor.

e1c2rpm

Karamürsel’de başlayan yangının hemen ardından Bursa’da çıkan büyük çaplı yangın, birçok yurttaşın sabrını taşırdı. Sosyal medyada binlerce kişi “artık yeter” diyerek tepkisini dile getirirken, bazı kullanıcılar çok daha ileri giderek “yangını çıkartanlar içeriden olabilir” iddiasında bulundu. Hatta bazı sert yorumlarda “yangın hortumları, yangını çıkartanlar üstünde denenmelidir.” şeklinde yorumlandı..

Bence de haklılar.. Kesinlikle sabotaj durumunda ‘yangın hortumu, kasıtlı olarak çıkaran kişinin üzerinde denenmelidir..”

Dün Karamürsel’de motokuryecisinden vatandaşına, itfaiyecisinden herkese kadar ‘birlik ve beraberlik’ örneği gösterildi.. Çok şükür ki yangın ‘ucuz atlatıldı..’

Alevlerin Ortasında Selfie: Yangın Bölgelerinde Duyarsızlığın Tehlikeli Yüzü

Türkiye, yaz aylarının kavurucu sıcaklarıyla birlikte her yıl tekrar eden acı bir gerçekle yüzleşiyor: Orman yangınları. Binlerce hektarlık yeşil alan, içinde barındırdığı canlılarla birlikte kül olurken; her yangında sadece ağaçlar değil, insanlık da yanıyor. Bu yangınlar sırasında canla başla mücadele eden ekipler var. Orman işçileri, itfaiye personelleri, AFAD ve gönüllüler, gecesini gündüzüne katıp bir kıvılcımı söndürmek için savaşıyor. Ancak ne yazık ki, bu mücadeleye zarar veren başka bir unsur daha var: yangın bölgelerinde sosyal medya uğruna sergilenen duyarsız davranışlar.

e1c2rpm

Yangın Bölgeleri Kriz Alanıdır, Seyirlik Değil

Son günlerde Karamürsel, Bursa ve birçok farklı noktada çıkan yangınlar hepimizin içini acıttı. Bu tür afet anlarında toplum olarak gösterdiğimiz dayanışma kadar, sergilediğimiz sorumsuzluklar da dikkat çekiyor. Yangın bölgesine sadece “yakından bakmak”, video çekmek veya Instagram’da “olay yerinden” paylaşım yapmak için gelenlerin sayısı ne yazık ki az değil.

Bu insanların birçoğu farkında bile değil; bir araç fazla demek, bir dakikalık gecikme demek. O bir dakika ise belki bir evin yanması ya da bir görevlinin hayatını tehlikeye atması anlamına geliyor. Yangın bölgeleri ne haber malzemesi çekilecek bir platodur, ne de sosyal medyada “trend” olacak içeriklerin üretileceği bir arka plan. Burası, her saniyesi hayati öneme sahip, yüksek riskli bir kriz alanıdır.

Sosyal Medya İçin Görev Alanlarına Girilmez

Orman yangınlarında görev yapan ekipler belli bir plan ve organizasyon dahilinde çalışır. Her aracın, her hortumun, her kişinin görev yeri bellidir. Bu düzenin içine kontrolsüz şekilde giren siviller, hem yangın söndürme faaliyetlerini aksatmakta hem de kendi canlarını riske atmaktadır. Ne yazık ki birçok yangın bölgesinde, yangın hattına izinsiz giren kişilerin hem müdahaleyi zorlaştırdığı, hem de yaralanmalara yol açtığı belgelenmiş durumda.

Peki neden?

Sadece birkaç saniyelik bir Instagram hikayesi veya TikTok videosu çekmek için…

Bu tabloyu tersine çevirmek, toplumsal bilinci artırmakla mümkündür. Her vatandaşın görevi sadece yardım etmek değil, aynı zamanda engel olmamaktır.

“Paylaşmak” Yerine “Yardım Etmek” Değeri Artırır

Sosyal medyada paylaşılan videolar ve fotoğraflar elbette önemli olabilir. Bilgilendirme, farkındalık ve yardım çağrısı amacıyla yapılan paylaşımlar toplumun harekete geçmesini sağlar. Ancak burada ince bir çizgi vardır: Eğer paylaştığınız içerik, bir yardım çağrısı değil de gösteriş ve dikkat çekme amacı taşıyorsa, bu faydadan çok zarar getirir.

 Yangın bölgesinden bir kare paylaşmak yerine:

  • Su taşıyan ekiplere destek olun

  • Gönüllü yardım kampanyalarına katılın

  • Bilinçlendirici mesajlar yayın

Çünkü gerçek kahramanlık, cep telefonu kamerasıyla değil; yangın hortumuyla, terle, mücadeleyle yazılır.

Yetkililerin Uyarılarına Kulak Verelim

İçişleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, AFAD ve yerel idareler sık sık uyarılarda bulunuyor: Yangın bölgelerine izinsiz girilmemeli, trafiğe neden olunmamalı, ekiplerin çalışmasına engel teşkil edecek hiçbir davranış sergilenmemeli.

Ancak bu uyarılara rağmen, bazı kişilerin yangın hattında araç park ettikleri, dron uçurdukları ya da canlı yayın yaptıkları görülüyor. Bu tür davranışlar sadece ahlaki değil, hukuki olarak da suç teşkil edebilir. Çünkü kriz alanlarında kamu görevinin engellenmesi, yasal yaptırımlara tabidir.

Bu Sınav Hepimizin

Her yaz bir sınavdan geçiyoruz. Alevlerle mücadele eden sadece görevli ekipler değil, aslında tüm toplum. Bu sınavda sınıfta kalmamak için:

  • Yangınla mücadele edenlere engel değil destek olalım

  • Sosyal medyada görünür olmak için değil, dayanışma için hareket edelim

  • Kriz anlarında paylaşım değil, bilinç yayalım

Çünkü bu topraklar hepimizin. Bu ormanlar çocuklarımıza bırakacağımız en kıymetli miras.

Bugün sosyal medya için çekilen bir fotoğraf, yarın bırakacağımız mirası kül edebilir.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.