18 Mart
18 Mart

TÜRKİYE NÜFUSU YAŞLANIYOR, PEKİ SAĞLIK SİSTEMİ BUNA HAZIR MI?

Yayınlama: 14.05.2025
A+
A-

Türkiye, son yıllarda hızlı bir demografik dönüşüm sürecinden geçiyor. Doğurganlık oranlarındaki azalma, yaşam süresindeki artış ve genç nüfusun toplam nüfus içindeki payının azalması, ülkeyi hızla
yaşlanan bir toplum haline getiriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, 65 yaş ve üzeri bireylerin toplam nüfusa oranı 2023 itibarıyla %10,2’ye ulaştı. 2030’lu yıllarda bu oranın %16’nın
üzerine çıkması bekleniyor. Peki, bu durum sağlık sistemi için ne anlama geliyor? Türkiye sağlık sistemi, yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamaya ne kadar hazır?

Yaşlı Nüfusun Sağlık Hizmeti İhtiyacı Farklıdır

Yaşlı bireyler, genç nüfusa kıyasla daha fazla ve daha karmaşık sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyar. Kronik hastalıkların (hipertansiyon, diyabet, kalp yetmezliği, osteoartrit gibi) görülme sıklığı yaşla
birlikte artar. Ayrıca, yaşlı bireylerde çoklu hastalık (multimorbidite), polifarmasi (birden fazla ilaç kullanımı), hareket kısıtlılığı ve bilişsel gerileme gibi sorunlar da daha yaygındır.

e1c2rpm

Bu durum, sağlık sisteminin sadece hastalık tedavisine değil, uzun dönemli bakım, rehabilitasyon, evde sağlık hizmetleri ve palyatif bakım gibi destekleyici hizmetlere de ağırlık vermesini zorunlu kılar.

Yaşlanan Nüfus ve Geriatrik Omurga

Yaşlı bireylerde omurga sağlığı, genel sağlık durumunu ve yaşam kalitesini doğrudan etkileyen ancak çoğu zaman göz ardı edilen bir alandır. Osteoporoz, dejeneratif disk hastalıkları, omurga kanalı darlığı
(spinal stenoz), kifoz, vertebra kırıkları gibi sorunlar, yaşlı nüfusta hem yaygındır hem de ciddi fonksiyon kaybına neden olabilir.

e1c2rpm

Osteoporoz ve Omurga Kırıkları

Kadınlarda menopoz sonrası, erkeklerde ise yaşla birlikte kemik yoğunluğu azalır. Bu durum, omurga kırıklarına yol açan osteoporozu yaygınlaştırır. Sessiz ilerleyen bu hastalık, küçük travmalarla bile
omurga çökme kırıklarına neden olabilir. Bu kırıklar ağrı, hareket kısıtlılığı ve duruş bozukluklarına yol açar.

Dejeneratif Omurga Hastalıkları

Yaşla birlikte disklerde su kaybı, bağ dokularında sertleşme ve omurlar arası eklemlerde kireçlenme oluşur. Bunun sonucu olarak:

gibi sorunlar ortaya çıkar.

Cerrahi Müdahale Kararı Zor ve Risk Yüksek

Geriatrik hastalarda omurga cerrahisi, yaşa bağlı diğer sağlık sorunları (kalp-damar hastalıkları, akciğer problemleri, diyabet, pıhtılaşma bozuklukları) nedeniyle yüksek risklidir. Bu nedenle cerrahi endikasyonlar dikkatle değerlendirilmelidir. Minimal invaziv (kapalı) teknikler, yaşlı hastalarda tercih edilen yöntemler arasında öne çıkmaktadır.

Geriatrik Omurga Hastalıklarında Kapalı Ameliyatlar ve Minimal İnvaziv Yöntemler

Yaşlı bireylerde görülen omurga hastalıklarının tedavisi, yalnızca hastalığın cerrahi boyutu ile değil, hastanın genel sağlık durumu, fonksiyonel kapasitesi ve yaşam beklentisi ile birlikte ele alınmalıdır.
Geriatrik hasta grubu, genç erişkinlerden farklı olarak, çoğunlukla çoklu kronik hastalıklarla (multimorbidite) birlikte yaşar. Hipertansiyon, diyabet, kalp-damar hastalıkları, KOAH, böbrek yetmezliği gibi sistemik sorunlar, cerrahiye bağlı komplikasyon riskini artırır. Ayrıca ileri yaşla birlikte doku iyileşmesi yavaşlar, enfeksiyon riski artar ve genel fizyolojik rezerv azalır.

 

Bu bağlamda, klasik açık omurga ameliyatları geriatrik hastalar için önemli riskler taşır. Geniş cerrahi kesiler, kasların ayrılması, uzun süren operasyonlar, yüksek miktarda kan kaybı ve uzun hastane yatış
süreleri; yaşlı bireylerde komplikasyon oranlarını artırmakta, ameliyat sonrası iyileşme sürecini zorlaştırmaktadır. Açık cerrahiler sonrası postoperatif mobilizasyon gecikir, bu da yaşlılarda çok önemli olan akciğer komplikasyonları, derin ven trombozu, bası yaraları ve kas kaybı (sarkopeni) gibi sorunlara yol açabilir.

İşte bu nedenlerle, son yıllarda minimal invaziv (kapalı) omurga cerrahisi yaşlı hasta grubunda öne çıkan bir tedavi alternatifi haline gelmiştir. Minimal invaziv cerrahi, daha küçük kesilerle, dokuya daha
az zarar vererek, görüntüleme kılavuzluğunda yapılan, hedefe yönelik cerrahi işlemleri ifade eder. Bu yöntemlerde kas ve bağ dokular kesilmek yerine aralanarak omurgaya ulaşılır. Gelişen teknolojiler
sayesinde endoskopi, mikroskop, nöronavigasyon sistemleri ve robotik destekli cerrahiler, bu yaklaşımı daha güvenli ve hassas hale getirmiştir.

 

Bu yöntemler sayesinde yaşlı hastalarda:
* Operasyon süresi kısalır,
* Kan kaybı minimal düzeye iner,
* Yoğun bakım ve hastanede kalış süresi azalır,
* Ağrı daha az olur ve mobilizasyon daha hızlı gerçekleşir,
*  Enfeksiyon ve yara iyileşme sorunları gibi komplikasyon riski düşer.

Tüm bu avantajlar, ileri yaştaki bireylerin ameliyat sonrası fonksiyonlarını koruyarak günlük yaşama daha hızlı dönmelerine olanak sağlar. Bu, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal iyilik
halleri açısından da oldukça değerlidir.

Ancak her geriatrik hasta, minimal invaziv cerrahiye uygun değildir. Cerrahi planlama yapılırken hem omurga patolojisinin doğası (örneğin ciddi omurga instabilitesi, yaygın kanal darlığı veya tümör
varlığı) hem de hastanın genel durumu (kognitif fonksiyonlar, eşlik eden hastalıklar, yaşam beklentisi) göz önünde bulundurulmalıdır.

Kapalı Omurga Ameliyatları

 

 

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.