BİRAZ NOSTALJİ….

Yayınlama: 17.01.2024
A+
A-

Yer Tuzla…
Mekan ; Süleyman Demirel’in yazlık konutu..
Veranda da büyük ve dikdörtgen masada iki kişi ..
Biri rahmetli SÜLEYMAN DEMİREL , diğeri ben !
Mevsim yaz .
Ceketimi çıkardım.. Kaseti çıkartıp , foto muhabiri İrfan Taşdemir’everip gazeteye yolladım .
Demirel henüz yasaklı .
Ağzımdan bir soru çıkıverdi :
“ Sayın Demirel , sizin Amerika ile ilişkiniz nedir ?”
Birden gözleri bana kilitlendi…
Şakaklarındaki damarları şişti…
“Tamam “ dedim içimden. “ Şimdi kovacak !”
Aşını sağa çevirip içeri doğru seslendi : “Kızıım !”
Bana döndü : “ Kahven nasıl olsun Tonaroğlu ?”
Hava sıcak ter içindeyim zaten.. Gömleğim , pantolonum hepsi vücuduma yapıştı terden ..
Ve başladı anlatmaya…
Kalbim dışarıda atıyor gibi .. Sanki ceketimin sol iç cebinde gibi…
Kartal’dan feribota dönerken bile duyduklarımdan sonra kafam hala darmadağın vaziyette idi , anlattıkları sonrası …
Bu sefer yer Yalova DENİZ GAZİNOSU.. İskelenin yanındaki..
Bırakın siyaseti , Kurtuluş Savaşımızın en önemli ikinci kumandanı…
Hayatını henüz okulda tarih kitaplarından okuduğumuz kişi…
Üstüne , CHP Genel Başkanı !
İSMET İNÖNÜ, Yalova’da..
Yalova ilçe örgütü onuruna bir yemek veriyor…
Bende ilçe gençlik kolları ikinci başkanıyım .
Ve ben onunla aynı salondayım ! İnanamıyorum !
Paşa , eşi Mevhibe hanımla birlikte içeri arz etti…. Coşku tavan !
Nasıl olduysa , İnönü ile karşıkarşıya buluverdim kendimi .
“ Sayın Paşam , Sayın Genel Başkanım ; şahsınızla bir resim çektirebilirmiyim ?” diye mırıldandığımı hatırlıyorum bir an ..
Mevhibe hanıma dönerek sordu : “ Ne diyor delikanlı ?”Mevhibe hanım kulağına eğilerek sorumu iletti. Paşa bana döndü… Kısık bir sesle “ Gözümün önünden ayrılma “ Dedi..
Yemek yendi…
Konuşmalar yapıldı..
Resim çektirme faslına geçildi.
Paşa , eşi Mevhibe hanıma eğildi..
Mevhibe hanımla gözgöze geliverdim . Bir işareti ile yerimden zıplayıverdim….
Ve ricam gerçekleşti…..
Yer yine YALOVA.. Mekan bu sefer ATACAN ÇAY BAHÇESİ..
DYP’nin yemeği var. Bahçedeyiz. Bahçe tıklım tıklım..
Genel Başkan Hüsamettin CİNDORUK , yardımcısı ile haber yollayıp beni masasına çağırdı .
Elimde fotoğraf makinam… Cebimde kaset teybim.. Hemen masasına gittim…
Solumda HÜSAMETTİN CİNDORUK , Sağımda rahmetli İHSAN SABRİ ÇAĞLAYANGİL…
Ortada gariban gazeteci ben !
İki tarafa dönüp , “Ülkede eyalet sistemi olabilir mi ?” salakça bir soru sordum…
İkisi başladılar konuşmaya…
Önce sayın CİNDORUK ; sayın ÇAĞLAYANGİL hitapları ile başlayan tartışma ; sonunda Çağlayangil’in : “ Yanlışsın HÜSAMETTİN !” sert tonlu ifadesi ile son buluvermişdi !
Bir ropörtaj için İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL ile , Ankara’daki konutunda randevulaşmıştık .
Ev , ev değil bir müze idi sanki…
Türk siyasi kültürünün tam göbeğinde gibi hissetmiştim kendimi..
Kahveler söylendi… Hem yudumluyoruz , hem de soru-cevaplar birbiri peşi sıra devam ediyordu.
Final enteresandı !
Görüşme ikinci katta idi..
Ama vedalaşırken , o ÇAĞLAYANGİL … Yani Türk Siyasetinin EKSELANSI , beni taa kapıdaki güvenlik kulübesine kadar bizzat refakat ederek yolcu etmişti…
O zaman ki siyasilerin nezaketine bakın !
Bu sefer iki kişiyiz. Sevgili FARUK ACAR ve ben .
Bindik Yalova Seyahat’in gece ANKARA arabasına..
GÜNİZ SOKAĞAgidiyoruz.
Bu sefer randevu rahmetli SÜLEYMAN DEMİREL ile…
Adrese vasıl olduk… Güvenlikten geçtik.. Kapıyı çaldık…
Aaaa ! Elinde kandil lokması tepsisi ile rahmetli NAZMİYE DEMİREL açtı..
Onu görünce , bizim elimiz ayağımız dolaştı .
Büyük salona geçtik..
Salon ; EV SALONU değil MECLİS salonu idi sanki..
Bütün eski AP ve yakın dönemin DYP milletvekillerinin , bakanlarının tüm ağaları orada..
Hepsiyle el sıkıştık..
Demirel bizi , salondaki meşhur masasının misafir koltuklarına oturttu…
Nazmiye hanımın , rahmetli babasının seneyi devriyesiymiş meğerse..
Lokmalar ve kalabalık ondanmış…
O zamanlar ÖZAL başta.. Yanlış bir karara varıyor mevcut hükümet…
O karara DEMİREL kızgın..
“Ne diyorsunuz beyefendi ? “ diye soruyoruz.
Demirel’in elinde , hiç unutmam bir kibrit çöpü var… İki parmağının arasında çöpü kırarken
“ Onları böyle kırarım , ama şimdi sırası değil “ Diye kükreyiverdi…
VAKKO’dayım…
Girişteki resepsiyon , kasa katına inmiştim .
Aaa ! Bir baktım kasa sırasında rahmetli BÜLENT ECEVİT !
Hemde , 77 seçimleri dönemi…
Lider ve tek başına !
Kasket ve kravat satın almış. Sıraya girmiş… Paketini bekliyor ve ödeme yapacak….
Etrafta KORUMA YOK ! Yanında Rahşan hanım yok..
Öncelik tanımak istedim yanına yaklaşarak . “ Rica ederim beyefendi” dedi bana ve devam etti : “ Zahmet etmeyin . Beklemek benimde görevim “.
Nezakete , tevazuya bakın… Bir de şimdikileri düşünün !
Yine VAKKO günlerim…
CHP Tekirdağ milletvekili YILMAZ ALPASLAN , kanka müşterimiz..
Kabine girdi , pantolon deniyor.
Dönem LOCKHEED SAVAŞ UÇAĞI ALIM SKANDALI dönemi…
Başbakan DEMİREL ve Genel Kurmay Başkanı SEMİH SANCAR suçlama altında.
Yılmaz abi de bu komisyonun başkanı .
Dedim ya o kabinde , ben dışarıda. Ama konuşuyoruz bir yandan da..
“ Hadi’ciğim “ dedi. Ve devam etti : “ Rüşvet belgelerine ulaştık !”
Refleks halinde “ Tamam o zaman . İndiriyoruz bunları dimi ?” dedim..
Cevabı beni çok üzmüştü : “ Yok . Bir şey Yapmayacağız. Elimizde tutacağız. Onlar bize saldırdığı zaman kullanmak üzere .”
Yıkılıvermiştim , kabin kapısının dışında..
Bizler , gariban gazeteci , hatta bir seçmen olarak bu diyalogları yaşarken , özellikle bizim Yalova’da ki AHKAM KESEN siyasi profiller kaçlı yaşlardaydılar acaba ?
Saygılarımla

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.