SİYASETTE RÖNESANS ZAMANI

Yayınlama: 22.01.2024
A+
A-
Cüneyt ARCAYÜREK’in sekiz kitaplık “ YENİ DEMOKRASİ , YENİ ARAYIŞLAR” serisinde , taa 1947’den itibaren Türkiye’nin çok partili dönemini , o döneme şahit olmuşçasına okudum .
Bunlara ilaveten , “ CHP , İÇERİDEN FETHEDİLEN KALE “ gibi KILIÇDAROĞLU ve “ BIG BOSS” gibi ERDOĞAN siyasi hikayelerini anlatan kitaplar , ve çokçasına yakın tarih kitapları okuduktan sonra….
1965’den itibaren ülke siyasetine vakıf olabilecek yaşlarımdan itibaren , yüzlerce gazete , makale hatmederek , bugün 72 yaşımda bir kanıya sahip oldum…
Bu kanıya sahip olmamda en büyük etkenler muhakkak ki DEMİREL – ECEVİT – TÜRKEŞ – ERBAKAN dönemlerini bizatihi yaşamış olmamın da etkisini inkar edemem.
Baştan söyleyebilirim ki ; İNSANOĞLU denilen PRİMAT türü , tarihin ev vahşi ve en NARSİST yapısına sahip bir canlıdır . Yani tehlike beklenti oranı yüksektir bu primat türünden . Hemde yönetilmesi , eğitilmesi en zor memeli primat türüyüz maalesef .
İnsanlık tarihindeki yönetim şekillerimize bakarsak , asırlar sonunda muhakkak yeni yönetim şekilleri arayışı içinde olmuşuz. Ve bunu bir takım geleneksel dediğimiz ritüellerle süsleyerek kutsallaştırdığımız dönemler olmuşuz . Ve tüm bunların içinde hep bir LİDER arayışında olmuşuz.
Ve bulduğumuz bu liderler de , nedense hep kendi çıkarlarına uygun toplum yönetimleri ortaya çıkarmış. Ve bu kişiye özel yönetim tarzları da , yönetilen toplumlarda farklı statüler ortaya çıkarmış . Yani her doğruyu bulduğumuzu zannettiğimiz dönemlerde bu doğrular kendi İMTİYAZLI sınıfları ortaya çıkarmış.
Her seferinde de birbirimizi yiyip , farklı tarzlar peşine düşmüşüz.
Bu anlattıklarım , esasında çok uzun yazılacak , belki de kitap olması gereken gelişmeler içeriyor. Muhakkak ki buralara kadar girmeyeceğim.
Bu toplumsal yönetim tarihinde farkettim ki her şekil , muhakkak bir değişime uğramış , ama DİN dediğimiz olgu hep var olmuş ! Şuan yaşadığımız dünya üzerinde bir çok devlet yapısında farklı yönetim şekillerine şahit olabiliyoruz. Mesela BENELÜXülkelerinde ve Büyük Britanya gibi gelişmiş yapılarda ve enteresandır , bir çok orta-doğu ülkesinde , merkezi Afrika’da ve Asya’nın bazı kesimlerinde ilkel bir krallık sistemi varlığını devam ettiriyor .
Bazı ülkelerde , EŞİTLİK adında komünizm denilen bir BASKI sistemi olduğu gibi , yine bir BASKI sitemi olan ASKERİ ve DİNİ ırkçılık içeren yönetimlere de şahit olabiliyoruz.
Bence tüm bu farklılıklar , İNSANOĞLUnun hala daha farklı bir yönetim sistemi peşinde olmasının DENEMELERİ gibi geliyor bana . Tarihin dışında tek bir farklılıkla : PARA GÜCÜ ayrı ve sinsi bir rol üstlenmiş halde.
Bu gelişmeleri , ülkemize indirgediğim zaman şunu görüyoruz :
Dünyanın en büyük imparatorluklarından biri olan OSMANLI , ne zaman İSLAMİYETE girmiş , girmekle çalmayıp HALİFELİKpeşine düşerek , büyüyeceğini zannederek , küçüldüğünü görememiş !
Mustafa Kemal ATATÜRK çıkmış “ Bu böyle gitmez “ demiş , saraya başkaldırmış , tarihi savaşlar vermiş ve neticede CUMHURİYETİ kurmuş . Sonuçta ÖZGÜR ve BİR olmuşuz .
Atatürk ; DEMOKRASİ demiş , CHP’yi kurmuş , seçim sistemini getirip , yönetim iradesini HALKA tevci etmiş. Sonra biz ,bu yetmez demiş ve ÇOK PARTİLİ DEMOKRASİYE geçmişiz.
İşte bu çok partili sisteme geçişin , yaşadığımız bu günlerin habercisi olacağını görememişiz .
Demokrasi muhakkak ki en doğru siyasi yönetim sistemi . Ama başarısı vatandaşın eğitim seviyesi ile bağlantılı .
Şimdi biz Türkler ; mazbut yaşamı seven , ataerkil yapıya sahip , o zamanlar okur-yazar oranımız çok düşük olduğu için , çağdaş gelişime geç intibak eden bir yapıya sahip bir toplum karakterine sahip olarak , bu DEMOKRASİ denilen sistemi algılamakta büyük zorluklar yaşadık ve maalesef yüzüncü yılımızda dahi hala anlamaya ve adapte olmaya çalışıyoruz. En kötüsü de maalesef ADAPTE OLDUK zannediyoruz .
DEMOKRAT PARTİve Adnan MENDERES döneminde , gelişmekte olan toplumun önü kesilmiş. Eğitim biraz frenlenmiş gibi bir hal almış . Mazbut yapımız , DİN maskesiile zincirlenmeye başlamış . Ve bu durum toplumda farklılıklar yaratmaya başlayınca ATATÜRK adına ordu DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMA adına duruma el koyuyor ve 27 MAYIS’ı bize yaşatıyor.
Ohh . Her şey düzelecek diye umutlanan halk , aslında demokraside büyük darbe aldığımızı farketmemiş. Hesapta tekrar çok partili döneme geçilmiş , ama MİLLİ BİRLİK KOMİTESİ diye adlandırılan ordu mantalitesi demokrasiden elini-ayağını çekmemiş . Veya biz gariban halk ÇEKMİŞ GİBİ görmüşüz.
Gelmişiz , muhteşem dörtlü dönemimize . Yani DEMİREL-ECEVİT-TÜRKEŞ ve ERBAKAN dönemine .
Demirel demiş ki ; “ BEN MERKEZ “ partiyim. Ama cemaatlere yaslanmış .
Ecevit çıkmış “ BİZ MERKEZ DEĞİL , ORTANIN SOLU” Bir partiyiz… Ama “ HAYIR RUSYA DEĞİLİZ” diyememiş . Yani anlatamamış .
Türkeş , “ VATAN –MİLLET-SAKARYA , YOLUMUZ PAN TÜRKİZM” demiş..
Bu işler din olmadan olmaz diyen Erbakan’da hemen boşluğu doldurmuş “ TEK YOL İSLAM” diyerek kafadan bizi dört kutuba ayırmışlar .
Yukarıdaki bu dört ideal de kendi içinde yüzlerce fraksiyona bölününce , ülkede hak-adalet-huzur kalmamış ve 12 EYLÜL’e toslamışız .
Bu 12 EYLÜL , 27 MAYIS’tan önemli idi bence.
Çünkü demokrasiye dönüyoruz diyen EVREN , parlamentoda bizi bu günlere getiren değişime imza attı . SENATO’yu lav edip , TBMM’yi sadece milletvekillerine bıraktı .
Burası önemli . Çünkü o zamana kadar SENATÖR olmak içinüniversite mezunu olmak şarttı . Milletvekilliği için ise ilk okul diploması yeterliydi.
Kanun teklifi meclise gelir , ilkokul mezunlarımıztarafından incelenir , kabul veya red olarak çıkan karar , senatomuzdaki üniversite mezunlarımızın kontrolundan geçerek konu kanunlaşır veya kanunlaşmazdı . İşte senatonun iptali esasında , ülke yönetiminde EĞİTİMİN DIŞLANMASI demekti.
Ve bu yeni gelişme , gün itibarı ile bizi , cahil , biatçı , rantçı ve dolayısıyla KORKU imparatorluğu dönemine evirdi.
12 eylül öncesi eğitim seviyesi ORTA OKUL-LİSE olanların , günümüz ÜNİVERSİTE mezunlarından daha bilgili olduğu bir döneme kavuştuk .
Önümüzdeki seçimler birşeyleri değiştirecek mi ? bence ASLA !
Yani AKP’de kazansa , CHP’de kazansa değişim olmayacak !
Sonuçta olan bize yani HALKIMIZA olacak .
Hülasa sistem böyle devam ettikçe , kazanan olmak için sandığa giden vatandaş maalesef hep KAYBEDEN olarak kalacak .
İşte buna dur demek için siyasette bir RÖNESANS’a ihtiyacımız var .
Mevcut sistem devam edecekse , bir rakkam tesbit edilecek ve bu rakkamsal üyeliğe sahip olmayan tüm ıvır-zıvır partiler kapanmalı . Dolayısyla ufak tefek oylar bölünmeyip , belli misyonlarda toplanmalı .
Acilen kuvvetli bir MERKEZ PARTİ kurulmalı . Ve bu parti mazbutlukla , mutaassıplıkla RADİKAL DİNDARLIĞI karıştırmamalı .
Mevcut CHP , kesinlikle SOL İDEOLOJİDEN çıkmalı , sadece ATATÜRK ilke ve inkılaplarına sadık kalıp bunu ŞİAR edinmeli .
Mevcut AKP , ERDOĞAN sonrasına odaklanıp kendine bir yol haritası seçmeli .
Başa kim gelirse gelsin , TARİKATLARI ve CEMAATLERİ kesinlikle kapatmalı…
Bu yeni üç partimizin misyonu , dinimizi de kabul ederek , dini asla siyasete karıştırmamalı . Çünkü MANEVİYAT , çağdaş yönetimlerin en önünde en büyük engeldir.
Din kalp işi , laiklik ise beyin işidir .
Kimse Allahı inkar edemez , ama düşünceye saygı baz alınmalı . İnançsız bir toplumun olamayacağına inanıyorum . Ama dedim ya , DİN ayrı , SİYASET ayrı mevzulardır .
Laiklik dışı ilkelerle yönetilen toplumları görüyoruz ve nedense , önce radikal İslamcılar olmak üzere çoğumuz oralardan kaçıp laik ülkelerde yaşamak istiyoruz !
Saygılarımla

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.